0(212) 247 21 02

İNANÇ, DÜŞÜNCE VE KANAAT ÖZGÜRLÜĞÜNÜN  KULLANILMASINI ENGELLEME SUÇU


İNANÇ, DÜŞÜNCE VE KANAAT ÖZGÜRLÜĞÜNÜN  KULLANILMASINI ENGELLEME SUÇU

Türk Ceza Kanunu Hürriyete Karşı suçlar başlığı altında düzenlenmiştir ve kişinin inanç özgürlüğünü korumak amacıyla yaptırıma bağlanmıştır.

TCK Md. 115 “Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan meneden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Şeklinde yer verilmiştir. Suç tipinin oluşması için suçun, cebir veya tehdit yoluyla işlenmesi gerekmektedir. Kanun önünde dil, din, ırk, siyasi düşünce, inanç olarak herkes eşittir ve anayasamızın maddelerine bağlı kalınmıştır.

Anayasamızda ki maddeler şu şekilde olup bu maddeler ile kanun önünde eşitlik ilkesi gereği kişinin inanç özgürlüğünü koruma amacı güdülmüştür.

10.md. “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir”

  1. md. “Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir”..
  2. md. Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir
  3. md. Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.

Şeklinde düzenlenen ve inanç, düşünce ve kanaat özgürlüğünün ihlali suçunu işleyen kişiler için TCK 115 maddesinde suç olarak ele alınmış ve yaptırım düzenlenmiştir.

DİNİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ

TCK 115/2 Dini inancın gereğinin yerine getirilmesinin veya dini ibadet veya ayinlerin bireysel ya da toplu olarak yapılmasının, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi hâlinde, fail hakkında birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.

AİHM m.9 Her şahıs düşünme, vicdan ve din hürriyetine sahiptir. Bu hak din veya kanaat değiştirme, hürriyetini ve alenen veya hususi tarzda ibadet ve âyin veya öğretimini yapmak suretiyle tek başına veya toplu olarak dinini veya kanaatini izhar eylemek hürriyetini tazammun eder. Din veya kanaatleri izhar etmek hürriyeti demokratik bir cemiyette ancak âmme güvenliğinin, amme nizamının, genel sağlığın veya umumi ahlâkın, yahut başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması için zaruri olan tedbirlerle ve kanunla tahdit edilebilir.

Kanun maddesine göre herkes düşünce ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak dinini veya inancını değiştrmek isteyen kişileri ve dinini tek başına ya da topluca ve yahut tören yoluyla ibadet etme, öğretme veya uygulama özgürlüklerini de içinde barındırır. Bireylerin yasal teminat altında bulunması gereken temel özgürlüklerinden biridir.

 

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2005/10694 E. 2007/5603 K.

“…Sanıkları eylemlerinde yasanın öngördüğü koşullar çerçevesinde “dini işleri veya ibadet ve ayinin yapılmasını men ve ihlal” ya da “dini ibadet ve ayinlerin toplu olarak yapılmasının cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engelleme” unsurunun bulunmaması nedeniyle sanıklara yükletilen ve765 sayılı TCY’nın 175/1 madde ve fıkrası ve gerekse sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 115/2 madde ve fıkrasında düzenlenen din özgürlüğünü ihlal suçunun oluşmadığı sonucuna varılmıştır.

Belirtilen gerekçelerle sanıkların eylemlerinin din özgürlüğünü ihlal niteliğinde bulunmadığı anlaşıldığında eyleme ve yükletilen suça yönelik O yer C.Savcısı  ve katılanlar Konstantin K. Ve Bujidar Ç.vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA…”

YAŞAM TARZINA MÜDAHALE

TCK 115/3 Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale eden veya bunları değiştirmeye zorlayan kişiye birinci fıkra hükmüne göre ceza verilir.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

AİHM. 10/1 Her fert ifade ve izhar hakkına maliktir. Bu hak içtihat hürriyetini ve resmî makamların müdahalesi ve memleket sınırları mevzuubahis olmaksızın, haber veya fikir almak veya vermek serbestisini ihtiva eder. Bu madde, devletlerin radyo, sinema veya televizyon işletmelerini bir müsaade rejimine tabi kılmalarına mâni değildir.

10/2. Kullanılması vazife ve mesuliyeti tazammun eden bu hürriyetler, demokratik bir toplulukta, zaruri tedbirler mahiyetinde olarak, millî güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya âmme emniyetinin, nizamı muhafazanın, suçun önlenmesinin, sağlığın veya ahlâkın, başkalarının şöhret veya haklarının korunması, gizli haberlerin ifşasına mâni olunması veya adalet kuvvetinin üstünlüğünün ve tarafsızlığının sağlanması için ancak ve kanunla, muayyen merasime, şartlara, tahditlere veya müeyyidelere tabi tutulabilir.

Ceza Genel Kurulu 2004/8-201 E. 2005/30 K.

“…Sanık M, toplumun bir kesimine karşı şirret sözcüğüyle saldırmakta, ayrıca dinsiz, sabetaycı, selanik dönmesi, rotaryen, mason, lions gibi kendisinin olumsuz anlam yüklediği nitelemelerle bir başka kesimin bu kesime karşı nefret duymasını sağlayacak ifadeler kullanmaktadır. Öte yandan, türban yasağı uygulamasını ya da genel olarak diğer uygulamaları sözkonusu sözleri kullanmadan kırıcı, incitici, hakaret edici ölçüde olmadan da eleştirilebilirdi; fakat sanık böyle yapmayıp, yazının tümüne benzer nitelemeleri sindirmiştir. Bu türden ifadeler Anayasanın 26/2 AİHS.’nin 10/2. madde ve fıkrasına aykırıdır. Sözleşmeyi yorumlayan AİHM’de kin ve nefret uyandırıcı ifade açıklamalarının sözleşmenin 10. maddesi güvencelerinden yararlanamayacağını benimsemektedir. (Jersild-Danimarka kararı, Eylül 1994, Seri: A no : 298, Paragraf, 33) 4868 sayılı Kanunla onaylanan ve Bakanlar Kurulu’nun 7.7.2003 tarih ve 2003/5851 sayı ile kararlaştırıp yayınlanan (R.G. 21. Temmuz 2003, sayı : 25175) Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslar arası Sözleşme’nin 20/2. madde-fıkrası da nefretin düşmanlık biçiminde savunulmasını yasaklamaktadır…”

“..Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi uygulamaları ve içtihatlarına baktığımızda, Kuhnen-Almanya davasında, Avrupa Komisyonu davacının özgürlük ve demokrasiye dayanan temel düzene zarar vermeyi amaçlayan nasyonal sosyalizmi savunduğunu ve ifade ettiği düşüncelerin AİHS’nin Dibacesi’nde dile getirilen temel değerlerden birine karşı olduğunu saptamıştır. AİHS’de ilan edilen haklar “en iyi şekilde… gerçek bir siyasi demokrasi çerçevesinde korunabilir.” Buna ek olarak, Komisyon davacının ifade ettiği düşüncelerin ırksal ve dini ayırımcılık unsurları içerdiğine hükmetmiştir. Dolayısıyla, Komisyon davacının ifade özgürlüğünü, hem hakların suistimalini yasaklayan 17. maddeye, hem de AİHS’nin lafzına ve ruhuna aykırı biçimde kullanmayı amaçladığını saptamıştır. Sonuç olarak Komisyon davacının ifade özgürlüğüne müdahalenin “demokratik bir toplumda gerekli” olduğuna karar vermiştir…” Yargıtay C.Başsavcılığının sanık M yönünden vaki İTİRAZININ KABULÜNE, Yargıtay 8.Ceza Dairesinin 15.07.2004 gün ve 12989-6377 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA, sanık M’nin halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan cezalandırılmasına ilişkin İ 6 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 09.10.2002 gün ve 331-214 sayılı hükmünün ONANMASINA,

İNANÇ, DÜŞÜNCE VE KANAAT ÖZGÜRLÜĞÜNÜN  KULLANILMASINI ENGELLEME SUÇUNDA ŞİKAYET VE ZAMAN AŞIMI

Şikayete tabii suçlar arasında yer almamaktadır ve şikayet süresi yoktur. Dolayısıyla Savcılık makamı tarafında re’sen ele alınacaktır.

Zaman aşımı süresi, beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda 8 yıldır. Kamu davasına müdahil olan taraf var ise zaman aşımı süresi boyunca her zaman soruşturma yapılabilecektir.

İNANÇ, DÜŞÜNCE VE KANAAT ÖZGÜRLÜĞÜNÜN  KULLANILMASINI ENGELLEME SUÇUNDA YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME

Yetkili mahkeme, suçun işlendiği yer mahkemeleridir.

Görevli mahkeme ise suçun işlendiği yerdeki Asliye Ceza Mahkemeleridir.

 

Add a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.