0(212) 247 21 02

GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU


GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU

Türk Ceza Kanunu Md. 155/1 Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.

Yargıtay 15. Ceza Dairesi   2012/21614 E.  2014/13164 K.

“…müşterileri olan şikâyetçiye yönelik olduğu, paranın kendisine serbest muhasebecinin yanında çalışmış olması nedeniyle verildiği, suça konu paranın yatırılmasının sanıkla şikâyetçi arasındaki görev ilişkisi kapsamında olmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, TCK’nın 155/1. maddesi gereğince güveni kötüye kullanma suçundan hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca uygulama yapılması suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayin edilmesi,…”

“…Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesine istinaden uygulanması gereken CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA,..”

HİZMET NEDENİYLE GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU

TCK Md. 155/2 Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

Yargıtay 15. Ceza Dairesi  2019/15914 E. 2020/104 K.

“…Sanığa yüklenen ve 5237 Sayılı TCK’nın 155/2. maddesinde düzenlenen hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu nedeniyle, 24/10/2019 tarih ve 30928 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. ve 254. maddeleri gereğince uzlaştırma işlemleri yapılmasından sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, Bozmayı gerektirdiğinden, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde…”

 

GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU UZLAŞTIRMAYA TABİİ MİDİR?

Güveni kötüye kullanma suçu 24/10/2019 tarihli Resmi Gazete yayımlanarak  CMK Md. 253 Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur.

CMK Md. 253/7 (Ek:17/10/2019-7188/26 md.) Güveni kötüye kullanma (madde 155) maddeleri gereği uzlaştırma kapsamına alınmıştır. Uzlaştırma işlemi yapılmadan karar verilen dosyalar Yargıtayca BOZMA sebebidir.

Yargıtay 2. Ceza Dairesi  2019/11424 E.  2020/667 K.

“…2-24.10.2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ile uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş olup, sanıkların eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK’nın 155/2. maddesinde düzenlenen hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun uzlaşma kapsamına alındığı nazara alınarak, uzlaştırma işlemi yapılıp sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafii ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 14/01/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.”

GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNDA ŞİKAYET SÜRESİ NEDİR?

Suç tarihinden itibaren 6 aylık yasal süre içerisinde şikayet dilekçesi verilmesi gerekmektedir. Aksi taktirde zaman aşımına tabii olduğu için dava düşecektir.

Yargıtay 15. Ceza Dairesi  2019/10891 E. 2019/15392 K.

“…eylemin şikayete tabi olan ve 5237 sayılı TCK’nın 155/1. maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu, suç tarihinin; ihtarnamenin sanığa tebliğ edildiği 10/10/2008 tarihinden itibaren ihtarnamede sanığa verilen 60 ve 3 günlük sürelerin sona erdiği 15/12/2008 tarihi olup, katılan şirket vekilinin suç tarihinden itibaren 6 aylık yasal şikayet süresi geçtikten sonra 30/03/2012 tarihinde şikayetçi olduğu dikkate alındığında, 5237 sayılı TCK’nın 73/1-2 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8 maddeleri gereğince sanık hakkında güveni kötüye kullanma suçundan süresinde şikayette bulunulmaması nedeni ile düşme kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan sanığın mahkumiyetine hükmedilmesi, Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduüundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca sair hususlar incelenmeksizin BOZULMASINA, 23/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

ORTAKLIK İLİŞKİSİNDE GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU

Ortaklar arasındaki çalışma sistemi  işçi-işveren şeklinde değil kar ortaklığı şeklinde olduğu için güveni kötüye kullanma suçunun unsuru oluşmamaktadır. Yargıtayca bu durumu destekleyen kararlar aşağıda gösterilmiştir.

Yargıtay 15. Ceza Dairesi  2017/14516 E.  2019/9138 K.

“…Katılanın rulo kağıt imalat işi yapan  San. Tic. Ltd. Şti.’nin yetkilisi olduğu, daha önce bu şirkette çalışan sanık Küçükkurap’in kurduğu  Ltd.Şti.’ne ortak olduğu ve bir süre sonra da ortaklıktan ayrıldığı, ortaklık ilişkisi devam ederken sanığın rulo kağıt üretiminde kullanılan ve katılana ait şirkette bulunan iki adet makineyi, kendisinin ortağı olduğu Ticaret Limited Şirketine sözde satıldığı hususunda sahte fatura düzenlemek suretiyle söz konusu makineleri sahiplenerek haksız menfaat temin ettiğinin iddia edildiği olayda; sanık savunması, katılan beyanı, tanık anlatımları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, atılı suçun unsurlarının oluşmadığı, ihtilafın hukuki mahiyette bulunduğu gerekçesine dayanan mahkemenin sanığın beraatine ilişkin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, isnat edilen eylemin suç unsurlarının oluşmadığı gerekçe gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin beraat hükmünün kanuna aykırı olduğuna ve eylemin suç teşkil ettiğine, delillerin takdirine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 30/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Yargıtay 15. Ceza Dairesi  2017/12622 E.  2019/7924 K.

“…ortaklık ilişkisi olduğunu beyan etmeleri, katılan vekilinin 05/06/2013 tarihli oturumda müvekkili katılanla ile sanık arasında herhangi bir hizmet ilişkisinin bulunmadığını ifade etmesi karşısında; sanık ile katılan arasında yasal anlamda var olan bir işçi işveren ilişkisinin bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın ortaklığın sona erdirilmesinden kaynaklanan ortaklar arasında hukuki mahiyette olduğu bu nedenle suçun yasal unsurlarının oluşmadığı, ayrıca sanığın tahsil olunan paraları teslim etmediğine yönelik katılanın soyut iddiasından başka mahkumiyete yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşılmakla; mahkemenin sanık hakkında tesis ettiği beraat hükmünde bir isabetsizlik görülmemiştir…”

DEVRİN KISA SÜRELİ OLMASI DURUMUNDA GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU

Güveni kötüye kullanma suç unsurunun oluşması için devrin kısa süreli veya uzun süreli olmasının bir önemi yoktur. Devirden sonra geri verilmeyen cep telefonu, devir amacının dışında tasarruf etme amacıyla kullanıldığından dolayı  sanık hakkında TCK 155 hükümleri uygulanacaktır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 011/15-440 E.  ,  2012/229 K.

Somut olayımıza gelince; müşteki A, bağırsak kanserinden dolayı hastanede tedavi altında iken aynı bölümde 10. nolu yatakta yatan sanık, birisi ile görüşeceğim diyerek telefonunu istemiş müşteki de rızasıyla telefonu vermiş, telefonu alan sanık, müşteki odada iken salon kısmına geçip telefonla konuşmuş, daha sonra telefonu iade etmemiş ve ortadan kaybolmuştur. Sanık yakalanma üzerine çıkarıldığı mahkemede hastanede tedavi gördüğünü, şikâyetçinin cep telefonunu kullanıp iade etmek üzere aldığını, ancak daha sonra bu telefonu iade etmeyerek bir başka arkadaşına verdiğini söylemişti.Telefon istenmiş ve müşteki rızasıyla sanığa telefonu teslim etmiştir. Zilyetlik sanığa devredilmiştir. Devirin kısa süreli uzun süreli olmasının hiçbir önemi yoktur. Devirden sonra geri verilmemiş, zilyetliğin devri amacı dışında telefon üzerinde tasarrufta bulunulmuştur. Dairemiz bu tür olayları TCK.nun 155/l. kapsamında değerlendirilmiş ve eski uygulamadan dönerek, arzettiğimiz gerekçe ve kabulle içtihat oluşturmuş, içtihadında ısrar ederek süreklilik kazandırmıştır. Uyuşmazlık konusu olan bu olayla ilgili 22.09.2011 tarihinde verdiği kararda olduğu gibi çok sayıda benzeri dosyayı bu içtihadı doğrultusunda sonuçlandırmıştır. Mahkemenin eyleminin TCK.nun 155/l. maddesinde tanımlanan Güveni Kötüye Kullanma suçuna yönelik vasıflandırması isabetlidir. Tebliğname ve buna bağlı hazırlanan itiraz arz ettiğimiz sebeplerle yerinde değildir” düşüncesiyle,

ETKİN PİŞMANLIK

TCK Md. 168/1  Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflâs, taksirli iflâs suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.

(2) Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmeden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir

Yargıtay 15. Ceza Dairesi  2019/11680 E. 2019/15248 K.

“…Dosyada sanığın kurum  zararının bir kısmını ödediğinin belirtilmesine rağmen, sanığın zararı karşılayıp karşılamadığı, kısmi ödeme var ise sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 168. maddesinin uygulanması açısından katılanın rızasının bulunup bulunmadığının sorulması ve sanığın etkin pişmanlık gösterip göstermediğinin araştırılmasından sonra, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 168. maddesindeki etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık ile katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 19.12.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU İLE DOLANDIRICILIK SUÇU ARASINDAKİ İLİŞKİ

Dolandırıcılık suçu, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatmak, zarara uğratmak ve kendisine veya başkasına yarar sağlamaktır. Kişinin rızası olmadan elde edilen maldır.  Güveni kötüye kullanma suçu ise kişinin kendi malını rızası ile zilyedliğini devrettiği kişinin kendisi veya başkasına yarar sağlamasıdır.

GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU İLE HIRSIZLIK SUÇU ARASINDAKİ İLİŞKİ

Hırsızlık suçu, zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı alarak kendisine veya başkasına yarar sağlanmasıdır.  Güveni kötüye kullanma suçunda kişi kendi isteğiyle malını teslim eder. Hırsızlık suçu sadece taşınır mallar üzerinde işlenebilen bir suç iken güveni kötüye kullanma suçu hem taşınır hem de taşınmaz mallar üzerinde işlenir.

Ceza Genel Kurulu  2015/215 E. 2018/371 K.

“…Sanık … hakkında hırsızlık suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucu, sanığın eyleminin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5237 sayılı TCK’nın 155/2, 62/1, 52/2 ve 53/1. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 320 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Balıkesir 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 25.04.2013 tarihli ve 658-217 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 08.12.2014 tarih ve 12746-34938 sayı ile;…”

GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU İLE ZİMMET SUÇU ARASINDAKİ İLİŞKİ

Zimmet suçu, Görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren yalnızca kamu görevlisi tarafında işlenebilen bir suçtur. Güveni kötüye kullanma suçu ise herkes tarafından işlenebilen bir suçtur.

Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu  2019/165 E. 2019/202 K.

“İncelenen dosya içeriğine göre; iddianamede her ne kadar sanığın hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan cezalandırılması talebi ile kamu davası açılmış ve bu suçtan beraat hükmü verilmiş olsa da, katılanın kardeşi Işık Özgenç’e vasi olarak atanmış olan sanığın 23.03.2007 tarihinde kısıtlının mal varlığına ilişkin beyanda bulunduğu ancak sonraki tarihlerde elde ettiği tarla hasılatından aldığı geliri ve kısıtlının 01.06.2010 tarihinde vefat ettiğini mahkemeye bildirmediği iddiası karşısında; vasiliğin TCK’nın 6/1-c maddesi kapsamında kamu görevi olması nedeniyle iddia konusu eylemin TCK’nın 247. maddesinde yer alan zimmet suçunu oluşturduğu anlaşıldığından,…”

Add a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.